Yayınlanan: New Age

Vishuddha – Boğaz çakrası

Vishuddha – Boğaz çakrası

Adı: Boğaz çakrası, 6. çakra, İletişim Çakrası, İfade çakrası, Gırtlak çakrası, gerçeklik

Sanskritçe: Vishouddha Çakra (vi: ötede; shouddha: arındırılmış).

Bulunduğu yer: Boğazın ortası. Boğaz bölgesinde bulunan çukur (aşk çukuru)

Rengi: mavi (gümüş, mavi ile karışık olarak görülebilir)

Elementi: Eter

Mantrası: Ham

Etkilediği organlar: Ense, boğaz, boyun, kollar, ağız, burun, dil, dişler, yüz, nefes borusu, kulaklar, boyun, boğaz, çene, ses telleri, bronşlar, ciğerlerin üstü, yemek borusu.

Etkilediği salgı bezleri: Tiroit ve paratiroit bezleri.

Duygusu: İç sesimiz

Yeteneği: Doğruluk

Burcu: İkizler

Gezegeni: Merkür

Sayısı:16

Dönüş yönü: Erkeklerde saat, kadınlarda saat tersi yönünde hareket eder.

Afirmasyonu: Yapabiliyorum.

Dengesizleştiği zaman oluşan duygular: öfke, huzursuzluk, acelecilik, dengesizlik, eleştirme ihtiyacı, memnuniyetsizlik.

Dengesizleştiği zaman yol açtığı psikolojik sorunlar: şiddete eğilimli olma, yeme bozuklukları, öfke patlamaları, tepkisizlik, argolu konuşma.

Dengesizleştiği zaman yol açtığı fiziksel sorunlar: şiddetli öksürük, boyun ağrıları, ses kaybı, soğuk algınlığı, astım, görme bozuklukları, cilt renginde değişim, işitme sorunları.

Olması gereken hızı: 30 saniyede 16 dönüş

Olması gerekenden fazla hızı: 30 saniyede 16 dönüşten fazla

Olması gerekenden az hızı: 30 saniyede 16 dönüşten az

Duyu organları: Kulaklar

Aroması: Adaçayı, okaliptüs, papatya ve günlük

Değerli taşı: Lapis lazuli, turkuaz ve aquamarin

Notası: Sol

Dengeleme müziği: New age tarzı

Yiyecekler: sıvı gıdalar, meyveler, soğuk içecekler ve yiyecekler.

Faydalı olan aktiviteler: gülme yogası yapmak, sosyal paylaşım içerisinde olmak, sözlü oyunlar oynamak, doğayı dinlemek, tiyatro izlemek ya da oyunculuk yapmak, çocuklarla vakit geçirmek, şarkı söylemek.

Zararlı olan aktiviteler: çok yalnız kalmak, kendimizle fazla konuşmak, sık sık gürültüye maruz kalmak, kavga etmek ya da kavgaya şahit olmak, alkol kullanmak, dinlenmemek, zevk almadığımız zorunlu faaliyetlerin içinde olmak.

İhtiyaçları: karşılıklı olarak anlatılanların içtenlikle dinlenmesi.

Özellikleri:

Beşinci çakra diplomatik ilişkilerin, iletişimin ve özgürlüğün çakrasıdır. Boğaz çak

vector chakra symbol mandala vibration religion awareness divinerası öncelikle iç sesimizin bize ulaşmasını sağlar. Kendimizle olan konuşmamız bu çakranın dengesi ile çok ilgidir. Dengesi bozuldukça iç sessimizde bozulur. Kendimizi suçlama, eleştirme ve iç sesimizi yanlış anlama gibi sorunlara yol açar. İkinci olarak diğer her şey ve herkesle olan ilişkilerimizin de anahtarı olarak işlev görür. Eğer iletişim çakramız bozulursa kendimiz dışında geri kalan her şeyle olan iletişim düzeyimizde bozulur.

Aşk hayatında sorun yaşamaya başlarız. İş yaşantımızda büyük problemler oluşur. Çocuklarla olan ilişkimiz zarar görür. Ruhani anlamda yaptığımız çalışmalarda istediğimiz sonuçlara erişemeyiz. İçsel ve dışsal olarak büyük bir yanılgı içerisinde yaşadığımızdan dolayı gerçeklikten her gecen gün biraz daha uzaklaşırız. Varlığımın en önemli kanıtı zarar gördüğü için yaşam tüm amacını kaybetmeye başlar. Nefes almamızın bir anlamı kalmaz. Yaşamdan zevk almadığımız için önce ruhsal sorunlara daha sonra fiziksel hastalıklara yakalanırız. Boğaz çakrası bir iletken gibidir. Yukarıdan ve aşağıdan gelen enerjileri yönetir. Eğer çakra sorunlu olursa işlevini yerine getiremez ve enerjileri doğru şekilde taşıyamaz. Aynı zamanda enerjileri bozarak yanlış yorumlanmasına neden olur. Boğaz çakrası kadınlarda, gaylerde ve trans bireylerde

en çok dengesizleşen çakradır. Kurban rolünü üstlenmek beşinci çakranın dengesizleşmesinin birinci sebeplerindedir.

Boğaz çakrasının dengede olması yaşamın bir bütünlük içinde aktığına ve bu akış içinde kendi varlığımızın önemli bir alana sahip olduğumuza dair bir inanç hissi oluşturur. Sağlıklı bir şekilde iletişim kurma becerisine ek olarak, en doğru şekilde kendimizi anlatmamıza ve en iyi şekilde diğerlerini anlamamıza imkân verir. Bu aynı zamanda ciddi bir sezgi yeteneğidir. Sadece iletişim için gerekli olan kelimeleri, jest ve mimikleri algılamanıza değil aynı zamanda duygu ve düşünceleri, onların kaynaklarını da hissetmemenize olanak sağlar.

Tarafsız bir bakış kazanarak gerçeğe daha fazla yaklaşarak farkındalık seviyemizin yükselmesini sağlar. Dünyevi hayattaki her şey önemini kaybeder. İlişkiler, ev araba mal mülk artık önemli değildir. Gerçek sahip olunacağın farkındalığına varılır. Bu demek değil ki fakirleşme olur. Her şeyi bırakır ve inzivaya çekilmeye neden olur. Tam tersi boğaz çakrasının dengede olması dünyevi olarak bolluk ve bereketin artmasını sağlar. Sadece sahip olduklarımız bizim sahibiz olmaz. Sadece onların yaşam için gerekli şeyler olduğunun bilincinde olarak olması gerekenden daha fazla değer vermeyiz. Arayışımız daha fazla dünyevilik değil daha fazla ruhaniyet olur.

Tanrısal sevginin varlığı yine boğaz çakrası ile ilgilidir. İçsel olarak kendi gerçekliğimizin bilincine varıp dıştan gelen tüm uyarıcıları doğru algılarımızda gerçeklik üzerine olan hislerimiz gelecek ve birlik bilincinin farkındalığına vardığımız için tanrısal bütünleşme ile birlikte gerçek sevginin de ışığı varlığımızın etrafında oluşacaktır.

Nasıl, neye, ne şekilde inandığımız önemli değildir. Evrenin bir parçası olduğumuzun yüksek farkındalığı bize en yüce sevgiye götürecektir. Farkındalık yolculuğun gayesi de tanrısal sevgiye ulaşabilmektir.

İçsel ve dışsal tüm uyarıların iletişime titreşim diyebiliriz. Görme, duyma, koku alma, dokunma ve duyma bildiğimiz iletişim kaynaklarıdır. Pek çoğumuz artık 6. his kavramı da bilmektedir. Pek çok kişi bilse de 6. hissin varlığını kabul etmez. Son dönemlerde modern bilim bu konu üzerinde önemli araştırmalar yapmakta ve özellikle niyet deneyleri ile birlikte bildiğimiz duyuların dışında farklı bir iletişim alanın olduğunun da varlığına dair ele tutulur deneysel sonuçlara ulaşmaktadır.

Kadim uygarlıklar için 5 duyu çok önemli değildir. Beş duyu aracılığı ile yapılan iletişim zaten olmakta ve olmaya devam etmektedir. Çoğu zaman beş duyu gerçeğe ulaşma yolunda destek olmak yerine tam tersi olarak engel oluşturmaktır. Gördüğümüz her şey aslında bir yanılgıdır. Görünenin ötesinde olmakta olan ile görünen arasında büyük bir farklılık vardır. Görünen aslında görünmeyenin perdesini oluşturur. Bu nedenle gördüklerimize kapılıp gidersek, gerçeğin aydınlanmasından uzaklaşırız.

Dokunduğumuz, kokladığımız ya da duyduğumuz diğer tüm var olanlar içinde durum aynıdır. Aslında gerçeğe dokunmuyoruz, koklamıyoruz ya da duymuyoruz. Bizim bildiğimiz varlık alanı gerçek değil. Gerçeğe ulaşmak içinde var olanın ötesine geçip kalp gözü ile bakmayı öğrenmek, kulaklarımızla değil beynimizle duymak gerekir. Dokunduğumuz şey aslında olmadığı için yani an ve an değişime uğradığı için bilinmeyen âlemde dokunmanın da önemi yoktur önemli olan hislerdir. Yumuşak bir şeye dokunduğunuzda hissettiğimiz his gerçektir. Dokunduğumuz ya da dokunduğumuzu sandığımız şey ise bir yanılsamadır.

Bu nedenle titreşimleri algılayabilmek için bilinmeyen âleme yolculuk yapmak gerekir. Bilinmeyen âlem bilinen olamaz. Bu nedenle farkındalığına varsak bile hala bilinmeyen olmaya devam edecektir.

Sürekli olan değişim halinde olduğu ve sayamayacağımız kadar farklı katmanlardan oluştuğumuz için bilme durumu tamamlanmaz. Bilinen ve bilinmeyen bu âlem sadece titreşimlerden oluşur. Aslında görülecek, dokunulacak ya da koklanacak bir şey yoktur. Onu sadece duyarız. Bu duyma kulaklarımız aracılığı ile yapılmaz. İçsel olarak bir duyma eylemidir. Bu içsel olarak duyma durumuna en yakın örnek telepatik iletişimdir. Telepatik farkındalığın her şey için olduğunu hayal ediniz. Olan ve olmakta olan her yerin ve her şeyin titreşimlerini içimizde hissetme halidir. Bu titreşim farkındalığı ilahi sevginin de kendisidir.

Boğaz çakrası bu iletişim için bize gerekli olan araçtır. Diğer çakralarında yardımı ile bu aracı geliştirebilir ve bu araç sayesinde aydınlanma yolculuğuna çıkabiliriz.

Bu araca zaten sahibiz. Bazılarımızın araçları bozuk bazıların hiç enerjisi yok bazılarında kontrolsüz büyük bir enerjisi var. Bu aracın kontrolü ve yönlendirilmesi için ilk gereken ise farkındalıktır. Önce onun var olduğunun farkındalığına varmak gerekir. Daha sonra sorununu bulup düzeltmek ve sağlıklı yolculuk yapabilmek içinde onu kullanmayı öğrenmek gerekir. Pratikler yapar aydınlanma yolculuğunda usta olunabilir. Sevgili okuyucu bu satırlar senin için ilk adımlardır. Daha fazlası için daha fazla bak, daha fazla duy daha fazla hisset ve daha fazla kokla. Olanın ötesinin varlığını kabul et ve onu aramaya başla. Arayan eninde de sorunda içsel olarak gerçekten aradığını bulacaktır.

Tüm çakralarda olduğu gibi boğaz çakrası içinde en önemli olan nokta gevşemektir. Bedenimizi ve bilincimizi gevşeteceğiz. Çevrenizde olan hiçbir şeyden dolayı siz sorumlu değilsiniz. Siz ne yaparsanız yapın ya da ne yapmazsanız yapmayın o olması gerektiği zamanda olması gerektiği şekilde olur. Sevgiliniz, eşiniz, çocuklarınız ya da arkadaşlarız ne düşür ne hisseder ya da ne yapar diye tüm sorumluluğu alırsanız, korkularla endişelerle ve beklentilerle onlara bakarsanız sadece siz zarar görüsünüz. Sizin çocuğunuzu korumaya çalışmanız onun korunacağı anlamına gelmez. Onun için bu dünyada bu zamanda o bedende öğrenmesi gereken ne ise onu öğrenebilmek için başına gelecek iyi ya da kötü olaylar siz ne yaparsanız yapın gelecektir.

Onu koruyanda siz değilsiniz yönlendirende siz değilsiniz. Evren herkes için gerekli her şeyi oluşturmuş ve bir düzen içinde akmaktadır. İnsan tabii ki korkulara, endişelere sahip olacak, bunlarda hissetmeyi, deneyimlemesi ve farkındalığa sahip olması için gerekli duygular. Bu duyguların ne kadar çok ve kontrolsüz olursa kendi varlığınızdan o kadar uzaklaşırsınız. Sizin dışınızda başka bir şeyin (canlı cansız fark etmez) sorumluluğunu olması gerekenden fazla üstlenirseniz artık siz o şeyin kurbanı haline gelirsiniz. Kurban rolüne büründüğünüzde hayatınız için biçilmiş olasılıkların kötülerini ya da yaşamanız gereken kötü olayların derecesini artırırsınız.

Sizin farkındalığınız için verilen bir hastalık kolaylıkla geçmez. Öğrenmeniz gerekeni de öğrenemeyip eziyete dönüşen bir yaşam yaşamanıza neden olur.

Evren akmaya devam  ediyor. Sizde bu akışın içinde onunla birlikte akmaya devam ediyorsunuz. Ve siz ne yaparsanız yapın evren akışını değiştirmeyecektir. Kabul edip sadece kendi sorumluğunuzu aldığınızda yaşam size ödülleri ile birlikte geri dönecektir. Boğaz çakranız içinde ilk ve önemli olanı yerine getirdiğiniz için de dengeleme işlemi başlayacak diğer seçimlerinizle birlikte sağlık ve güçlü olacaktır. Her an da onun sağlıklı dengesi size sağlıklı bir bilinen ve bilinmeyen âlemin nimetlerini getirecektir.

Başkalarının olması gerekenden daha fazla aldığınız sorumluluk size suçluluk duygusu olarak geri dönecektir. Eğer böyle yapmasaydım, keşke böyle demeseydim. Neden bunu yaptım gibi kendinize başkaları için yüklenirseniz bu duygu artacak ve yaşam içinde öneminizi kaybedeceksinizdir. Yaşamaya olan hakkınızla ilgili içsel olarak yanlış inançlar üretecek ve ölmenin daha doğru bir yol olacağını düşünecektir. Pek çok kişi bilinçli olarak bunun farkında değil bilinçaltı düzeyde ölmenin daha iyi olacağını düşündüğü için hastalık üretmeye başlar. Ölümcül hastalıkların tek sebebi kurban rolü üstlenmektedir.

Boğaz çakarı ses tellerimizi kontrol ettiği için konuşmalarınıza ve konuşma şeklimize dikkat etmemiz gerekir. Fazla yüksek tonda ya da çok alçak tonda konuşmamalıyız. Kelimelerimizi doğru seçmeli ne kendi kendimize konuşurken ne de başka bir şeye hitap ederken, eleştirel, hakaret içerecek şekilde ve olumsuz içerikli konuşmamalıyız. Yeri ve zamanı geldiğinde konuşmak en doğrusudur. Az konuşmak ya da çok gereksiz konuşmak bu çakranın dengesini bozacaktır. Özellikle sert, alaycı, ırkçı, cinsiyetçi küfürlü ifadeleri seçmek ve konuşmak için konuşmak doğru değildir. Ayrımcı, bölücü ve bireyci ifadelerin yerine daha bütünsel ve birlik bilincine uygun sözler sarf etmek gerekir.

Kendi sorumluluğumuzu alıp birlik bilincinde hareket etmek gerekir. Kendi sorumluluğunu almak bencillik değildir. İkisi birbirine karıştırmadan bir yol çizmek gerekir. Ruhumuzun özü olan sevgi bizim çıkış noktamız olmalıdır. Yaşadığımız yerden ve andan memnun olmak ve değişmesi gerekeni doğru davranış ve sözlerle değiştirip kararlı bir şekilde önce kendimiz için iyi olanı yapıp başkalarına zarar vermeden bir yaşam alanı oluşturmamız gerekir.

Her şey sözle başladı ve söz ile akıp gidiyor. Duyduğunuz, hissettiğiniz ve dışarı çıkardığınız sözlere dikkat ediniz. Siz söylediğinizsiniz.

Kerimali Doğacı, Ruhun 7 Kapısı Kitabından Alıntıdır.

Bir yorum Yaz