Yayınlanan: New Age

Mooladhara – Kök Çakra

Mooladhara – Kök Çakra

Adı: Birinci çakra, kök çakra, temel çakra, başlangıç çakrası, dünya çakrası.

Sanskritçe: Mooladhara  (mul; kök, adhara; yer, mekân)

Bulunduğu yer: Kuyruk sokumunda, üreme organları ve makat arasında bulunur.

Rengi: Kırmızı

Elementi: Toprak

Mantrası: Lam

Etkilediği organlar: Üreme organları, kan, kemik, hücreler, bacaklar.

Etkilediği salgı bezleri: Böbrek üstü bezleri.

Duygusu: Kabullenme, masumiyet, doğru yönü bulma, cesaret, saflık, neşe.

Yeteneği: Hayatta kalma, yaşam amacını bulma.

Burcu: Oğlak

Gezegeni: Satürn

Sayısı:4

Dönüş yönü: Erkeklerde saat yönünde, kadınlarda saat yönünün tersine döner.

Afirmasyonu: Fiziksel olarak hissediyorum.

Dengesizleştiği zaman oluşan duygular: İçe kapanma, asabiyet, alınganlık, kendi varlığını hiçe sayma, duygusuzlaşma, cinsellikten soğuma.

Dengesizleştiği zaman yol açtığı psikolojik sorunlar: Masum olduğuna inanmama, kendini eleştirme ve suçlama, maddi dünyaya fazla bağlanma, bağımlılık, kendini bir yere ait hissetmeme, doğru ve yanlış arasındaki ayrımı kaybetme, şiddete eğilim, depresyon, yorgunluk.

Dengesizleştiği zaman yol açtığı fiziksel sorunlar: Kemik, eklem, prostat, üreme ve boşaltım organlarının hastalıkları, uzun süreli ağrılar, kramplar, kronik hastalıklar, ilişkili organlarda kanser oluşması.

Olması gereken hızı: 30 saniyede 4 ritim.

Olması gerekenden fazla hızı: 30 saniyede 4 ritimden fazlası.

Olması gerekenden az hızı: 30 saniyede 4 ritimden azı.

Duyu organları: Dokunma, koklama.

Aroması: Sedir ağacı, paçuli, mür ve karanfil.

Değerli taşı: Kedigözü, yakut, kırmızı mercan, akik, hematit ve kantaşı.

Notası: Do

Dengeleme müziği: Ritmik melodiler, davul ve perküsyonlu enstrümantal müzikler.

Yiyecekleri: Kırımızı et, kırmızı sebze ve meyveler, toprak altına yetişen sebzeler (havuç, kereviz, turp, şalgam, pancar vb.)

Faydalı olan aktiviteler: Tempolu yürüyüşler yapmak, meditasyon yapmak, dokunmak, sarılmak, derin gevşeme egzersizleri yapmak.

Zararlı olan aktiviteler: Doğadan uzaklaşmak, alkol kullanmak, insanlara dokunmamak, fazla oturmak ve uyumak, doğal olmayan maddeler kullanmak (plastik ve kimyasal ürünler), doğal olmayan yollarla işlenmiş gıda tüketmek, cinsel bağımlılık.

İhtiyaçları: Fiziksel olarak hayatta kalma, yiyecek bulma, barınma, korunma, üreme.

Özellikleri:

Kök çakramız bulunduğu bölge ile beraber bacaklarımız ve ayaklarımız ile ilgilidir.

Temel çakramızın niteliği masumiyettir. Her insan temelde masum doğar, sosyal hayat sürecinde masumiyeti değişmeye başlar. Ona öğretilenler, ön yargılar, toplumsal kabuller, hayat içinde edindiği yaşam deneyimi ile oluşan şartlanmalar ile birlikte saflıktan uzaklaşır.

Kök çakramız doğadan her gün çocuksu bir enerji alır. Dünya ana, çocuklarına her an sadelik ve saflık duygusu verir ve en büyük amacı da bizi yaşatmaktır. Kök çakramızın dengeye kavuşması ile yaşamdan haz alma, yaşamın neşe vermesi, sade bir hayat sürme, evrene saf duygular besleme ve dünya ile doğal bir ritimde hareket etme enerjisi sağlanmış olur.

Masumiyet bir duygu ya da kişilik özelliğinden çok bir bilgeliktir. Her çocuk bu bilgelikle yaşama başlar. Yaşam süresi içerisinde bu masumiyet bilgeliği değişse de içimizde var olmaya devam eder, her gün kendini yeniler ve bir fırsat bulduğu an saf bir neşe ile kendini gösterir.

Güneşli bir hava, çiçekleri açmış bir kiraz ağacı, yemyeşil yaprakların rüzgârla dansı, dalgaların sesi, çimenlerin dokusu, bir müzik, saf sevgiyle dokunan bir el, kendini bu dünyaya ait hissetme, var olduğunu bilme, engin dağlarda muhteşem güzelliği ile dolaşan ceylanlar gibi doğaya ait her varlık bize bu masumiyeti ve saf neşeyi hatırlatır. Yüzümüzde güzel bir tebessüm oluşur, sanki daha fazla nefes alırız, sanki her şey çok güzeldir. Yaşamak için her gün yenilenen bir umudumuz vardır. Hayat bize en acı deneyimleri yaşatsa bile yeni doğan bir çocuğun ellerine dokunmak içimizdeki saflığın tüm evrene yayılmasını sağlar. Doğadan uzaklaşan her insan bu duygudan uzaklaşır. Doğa sadece yeşil çimenler, ağaçlar ve dağlar değildir. Kirletmediğimiz, bozmadığımız, değiştirmediğimiz her şey doğanın kendisidir.

Doğadan her uzaklaştığımızda yönümüzü kaybetmiş gibi hissederiz, her zaman ona yakın olma hissi içimizde vardır. Doğal olmadığına inandığımız halde ilgilendiğimiz ne varsa, onun yanlış olduğunu içsel olarak biliriz. İçimizdeki bu duygu bize doğaya dönmeye dair temel bir ihtiyacımız olduğunu hatırlatır ve kök çakramız doğru yönü bulmamızı sağlar. Elbette ki bu doğru yön Sadece doğa değildir. Sevgi, hoşgörü, vicdan, aşk, gibi duyguların da yönünü bize gösterir. Nasıl olmamız gerektiğini, nasıl insanlarla olmamız gerektiğini bilmemizi sağlar. Yanlış olduğunu bildiğimiz halde bazen bu duyguyu bastırırız ve kendimizi negatif yönde değiştiririz. Karşılıksız ve acı veren bir aşkın peşine düşeriz. Dostluk duygusundan uzaklaşmış kişilerin dostu olmaya çalışırız. Yemememiz gerektiğini bildiğimiz halde sağlığımızı bozan yiyecekleri yeriz. Temelde hepimiz neyin doğru neyin yanlış olduğunu biliriz. İşte bu bilgelik kök çakramızdan gelir.

Kök çakramızın verdiği bu çocuksu saflık aynı zamanda fazla cesaretli olmamıza da sebep olur, yanlış olduğunu düşündüğümüz yöne gitmemizi sağlar çünkü yine kök çakramızdan gelen bu cesaret ile denemek isteriz. Bu çocuksu keşfetme coşkusu aslında yanlış yapmamızı sağlamak için değildir; deneyimlemek ve kendimize, evrene dair daha çok şeyi öğrenmemiz içindir. Eğer temel olarak bize öğretilenlerde bir hata varsa içimizde bu saflığı, bilgeliği, masumiyeti ve cesareti bu hata üzerine kurarız. Bizi yeniden doğru yöne sevk etmeye çalışan kök çakramızı zorlar ve dengesini bozarız, zamanla artık olması gerekenin bu olduğuna kendimizi inandırırız. Yanlış olan, doğru gibi gelir. Doğru olduğuna kendimizi inandırmak için onlarca bahane üretiriz. Artık algı seviyemiz hatalı filtrelerle dolmuştur.

– Yemezsen büyüyemezsin!

– Kız çocuğu erkeklerle oynamaz.

– Sana vuran olursa sen de ona vur, sakın dayak yiyip yanıma gelme bir de ben seni döverim.

– Böyle saçma sapan şeyler için ağlama. (Ona göre saçma, ağlayana göre saçma değil.)

– Eğer uslu durursan sana çikolata alırım. (Eğer istediğim gibi olursan, kendin gibi değil benim istediğim gibi olursan, seni severim ve seni ödüllendiririm.)

– Sen bunu yapamazsın.

– Oraya gidemezsin.

– Çocuklar fazla konuşmaz.

– Kız kısmı bu kadar gülmez.

O ayıp, bu günah, bu yasak… Sus, dur, kes, git, gel, yap, yapma, öyle oturma, onu söyleme, kısaca sen, sen olma… Bunlara benzer her cümle benim istediğim gibi ol demektir. Karşı çıkmaya çalıştığınızda cevap bellidir.

– Biz böyle gördük.

“Ben de babamın/annemin istediği gibi oldum. Onlar da onların anne ve babaları istediği gibi oldu, yapacak bir şey yok” algısı oluşmuş, oluşturulmuş olur.

– Toplum böyle, elalem ne der sonra, seni sevdiğim için yaptım, seni korumak için öyle davrandım. Bahaneleri de zaten hazırdır.

Masum ve saf olan çocuk bilgeler, masum ve saf birer bilge olduğunu unutmuş yetişkinler tarafından kendi doğaları gereği ne iseler onun dışındaki başka bir kişi olmaya zorlanırlar. Kişi kendi doğasından uzaklaşır ve yönünü kaybeder.

Kök çakranın dengesi artık bozulmuştur, ya olması gerekenden daha yavaş hareket etmeye başlar ve asimile olmuş, sindirilmiş, korkak ve asosyal çocuklar ya da olması gerekenden hızlı dönerek; asi, zarar veren, şiddet uygulayan çocuklar yetişir.

Genelde ataerkil toplum yapısı nedeniyle kadınların yetişme şekli, onların temel çakralarının olması gerekenden yavaş, erkeklerinki ise olması gerekenden hızlı dönmesine yol açar. Kız çocuklarınız eşinin ya da bir başkasının kendisine şiddet uygulamasına göz yumduğunda, kendi hakkını savunamadığında, başarmaktan korktuğunda, depresyona girdiğinde ya da kurban rolü üstlendiği için kanser olduğunda; ne oldu, niye oldu, nasıl oldu diye sormayın, siz yaptınız!

Erkek çocuklarınız, umursamaz, saldırgan, buyurgan, şiddet uygulayan, asabi, bencil, alkol ya da seks bağımlısı, kumar düşkünü, kalp hastası olduğunda neden, nasıl diye sormayın onu da siz yaptınız! Değiştirmek istediğiniz her şeyi değiştirebilirsiniz geç kalmadınız. Çözümler oldukça basittir. Gerçekten değiştirmek istediğinizden emin olun ve inanın.

Sorunları kabullenin, değişimi isteyin, değişime hazırlanın ve istediğiniz kişi olma yolunda ilk adımları atın. Siz bir topraksınız, içinde binlerce güzelliği barındıran bir topraksınız. Toprak ile ilgileniyorsanız devam edin, ilgilenmiyorsanız ertelemeden en yakın toprak alanına gidin çıkarın ayağınızdaki plastikleri ve çıplak ayakla toprağa basın. Gülümsemeye hemen başlayacaksınız ve bu gülümsemeyi büyütün. Siz bu toprağın bilge çocuklarısınız, hatırlayın. Bırakın diğer insanları, ön yargıları, kabulleri, toprakla oynayın, çimlere uzanın, koparmadan çiçekleri koklayın, yapraklarını okşayın, dalgaları dinleyin ve rüzgârın teninizi okşamasına izin verin. Soğuk hasta etmez, güneş size zarar vermez korkmayın.

Sevdiklerinize dokunun, sevgilinizle korkmadan, çekinmeden, utanmadan sevişin. Ilık bir duş alın, temizlenmek, keselenmek olmasın amacınız, sadece suyun teninizden akmasına izin verin. Su içmek için değil, her su dalmasının sizin şifalanmanız için boğazınızdan aktığının farkındalığına varmak için su için.

Sabah kalkın ve büyük derin bir nefes alın. Açın kollarınızı, gülümseyin. Aldığınız nefes için teşekkür edin, doğaya kocaman sarılın. Var olduğunuz için teşekkür edin. Büyük bir bardak su için ve suya teşekkür edin. Aynanın karşına geçin, kendinize bakın ve ne kadar güzel olduğunuzu ne kadar bilge, saf ve masum olduğunuzu hatırlayın. Kendinize teşekkür edin.

Kim varsa yakınınızda, gidin ve ona sarılın, ona bakın gülümseyin. Var olduğu için teşekkür edin. Evinizi paylaştığınız çiçekleriniz varsa ya da diğer canlılar, sevin ve onlara da var oldukları için teşekkür edin. Pencerenin önüne geçin, ne gördüğünüz önemli değil, yukarı bakın, gökyüzüne teşekkür edin, yere bakın toprağa teşekkür edin.

Siz bu evrendeki en önemli varlıksınız. Sizin gibi var olduğunu bildiğiniz ya da bilmediğiniz her yaratılmış da aynı şekilde en önemli varlık. Evrenin birlik ve bütünlüğüne teşekkür edin. Unutmayın, hiçbir şey temelde iyi ya da kötü değildir, öğretilmiş düşünceler onu iyi ya da kötü yapar. Siz yaşama hangi değeri yüklerseniz, yaşamınız o olur.

Kerimali Doğacı, Ruhun 7 Kapısı Kitabından Alıntıdır.

 

Bir yorum Yaz