Yayınlanan: New Age

Sahasra – Taç Çakra

Sahasra – Taç Çakra – Bin Yapraklı Lotus

Adı: Taç çakra, tepe çakra, bin yapraklı lotus

Sanskritçe: Sahasra; bin, ra; taçyaprak.

Bulunduğu yer: Kafatasının en üst noktasındadır. Bebeklerde bıngıldak kemiğin olduğu bölgedir.

Rengi: Mor, Beyaz, Altın

Elementi: Varlığın kendisi (tüm elementlerin birleşmesi)

Mantrası: AUM (dünyanın bilinen en eski en kuvvetli mantrasıdır, çok dikkatli kullanılması gerekir)

Etkilediği organlar: Vücudun tüm fonksiyonlarını kontrol eder. Beyin, sinir sistemi, iskelet sistemi, kaslar, avuç içi ve ayak tabanı.

Etkilediği salgı bezleri: Epifiz bezi

Yeteneği: Ruhsallık, ilahi bağlantıyı sağlamaktır.

Burcu: Yengeç

Gezegeni: Ay (tam olarak kozmik enerjinin kendisi)

Sayısı:1000

Dönüş yönü: Erkeklerde saat yönünde kadınlarda saat yönünün tersinde.

Afirmasyonu: Ben, ben olan benim. Biliyorum.

Dengesizleştiği zaman oluşan duygular: Acı, ıstırap, keder, Daima hayal kırıklığı yaşayan, erişememe hissi, kimi zaman aşırı şefkatli kısaca dengesizlik.

Dengesizleştiği zaman yol açtığı psikolojik sorunlar: Açgözlülük, derin ayrılma, üstünlük duygusu gibi sorunlar yaşanır. Depresyon, cinsellikten uzaklaşmış.

Dengesizleştiği zaman yol açtığı fiziksel sorunlar: Kemik, eklem ve kas ağrıları, Akıl ve sinir, hastalıkları, Uykusuzluk, depresyon, aşırı duyarlılık Baş ağrısı

Olması gereken hızı: 30 saniyede 972 dönüş

Olması gerekenden fazla hızı: 30 saniyede 972 dönüşten az.

Olması gerekenden az hızı: 30 saniyede 972 dönüşten fazla.

Duyu organları: Duyuların ötesi, içsel farkındalık, ilahi idrak.

Aroması: Günlük, lavanta, günlük sakızı, gül ağacı ve lotus çiçeği, sandal ağacı.

Değerli taşı: kuvars, elmas, opal, ametist, beyaz topaz.

Notası: Si

Dengeleme müziği: Sessizlik ve derin vecih hali.

Yiyecekleri: Oruç halinde olmak ve az katı, çok sıvı gıda ile beslenmek. Hayvansal ürünlerin hiçbiri kullanılmamalıdır.  (Hayvan etlerin hepsi, deniz canlıları dâhil, süt ürünleri, bal…). Tam çiğ ya da yarı çiğ ürünler tüketilmelidir. Konserve, turşu, kurutma gibi uzun süre saklamaya yönelik hazırlanmış gıdalar yenmemelidir. Tamamen taze olmalıdır. Pişmiş ve uzun süre saklamaya yönelik olarak hazırlanmış olan ekmek tüketilebilir. Mayalanmış erkek kullanılmamalıdır. Nar, kızılcık ve hurma en ideal yiyecekleri arasındadır.

Faydalı olan aktiviteler: Dinlenmek, meditasyon yapmak, uyumak, su içmek, dinlemek, sessizlik içinde kalmak, ibadet etmek.

Zararlı olan aktiviteler: Yeni bilgileri kabul etmemek ve yeni bilgi edinmemek. Şüpheci olmak. Ne istediğini bilmemek, fazla kuralcı olmak, kendini yüceltmek, diğer fikirleri kabul etmemek, inanç sisteminde aşırı katı olmak, dinlenmemek, sessizlikten uzaklaşmak. Doğa ile iç içe olmamak, yaşayanlara zarar vermek.

İhtiyaçları: Sınırlandırılmamış olmak.

Özellikleri:

Yedinci çakra bütün çakraları tüm özelliklerini kapsar ve genişletir. Çakralar enerji kanalların birleştiği noktalardaki enerji merkezleridir. Üç büyük enerji kanalı yukarı ve aşağı doğru hareket eder. Burundan içeri alınan nefes ile aşağı doğru hararet ederek beş temel çakranın oluşmasını sağlar. Yukarı doğru hareket ederek ikinci çakranın oluşmasına neden olur. Üçüncü göz çakrası ve tepe çakrası yukarı hareket noktasında oluşurlar. Oluşma kelimesi tam olarak doğru anlamak gerekir. Zaten var olan çakralar, enerji kanalları ile alınan nefes sayesinde enerji bulurlar. Yani enerji kanlarından nefes ile yaşam enerjisi pasif konumda bulunan çakraların hayat bulmasına neden olur. Enerji, kanalarını aktive eden nefes iki burun kanalından gelir. Bu burun kanalları aynı zamanda iki nadinin de (enerji kanalı) başlangıç noktasındır. Ortada bulunan (başın en üst kısmı ile anüs ve üreme organı arasında bulunan prana borusu) nadi ile direk olarak burnun üst kısımlarında birleşmezler. Üçüncü göz çakrası ve tepe çakrası bu nedenle diğer çakralardan ayrı bir alanda yer alır. Onları oluşturan bu unsurlar bu iki çakranın çok daha süptil (ince enerji) olmasına yol açar. Direk olarak bedenden bağımsız olmaları, duyu dışı algılama ve ruhsal bağlantı ile ilgi enerji sağlamaların birincil nedeni de budur. İnsan bedeninde bulunmayan, fiziki bedenden bir karış yukarda enerji alanın içinde yer olan (aura) sekizinci çakra ile de direk olarak bağlantılıdırlar. Sekizinci çakra hakkında çok fazla doküman bulunmaz. Çünkü onu anlatmanın tam bir yolu yoktur. Sekizinci çakra herkesi herkesle ve her şeyle birbirine bağlayan özel bir enerji alanıdır. Bu nedenle tepe çakrasının yine diğer enerji merkezlerinden artı önemli bir özelliği oluşmuş olur.

Tepe çakrası bilinenle bilinmeyenin en narin şekilde birleşmiş halidir. Hiçbir mantığı olmadığı ya da fiziki bir ihtiyacı karşılamamasına rağmen inanama ihtiyacının oluşmasına yol açar. İnanç belki de en soyut kavramlardan bir tanesidir. Bununla birlikte dünyayı etkileyen en önemli, duyularımızın başında gelir. İnanç hem düşünsel hem de duygusal bir özellik oluşturur. İnancı sadece bir yaratıcıya ya da bir dine karşı meyletme olarak düşünmeyiniz. Maddi ve manevi âlemin tüm unsurlarına yönelik duygusal ve düşüncel sürecin bütününü algılamaya çalışınız. Bunların üstüne birde artı bir değer daha ekleyiniz. Kendi varlığımızın ne olduğu, nerden geldiğimiz, doğumdan öncesi, nasıl yaşadığımız, ne yaşayacağımız, ölümün kendisi ve ölümden sonra ne olduğu arasında her şey inancın içindedir.

Temel olarak aslında var olduğuna emin olduğumuz ya da var olduğunu düşündüğümüz her şeyde bir inanç kabulüdür. Bildiğimiz dediğimiz her şey de aslında inançtır. Aynaya baktığınızda gördüğünüz şey gerçeklik değil inandığınız şeydir. Aslında gerçekten göründüğümüz gibi miyiz? Duyduklarımız gerçekte öz hallerindeler mi? Her gün her saniye içinde yaşadığımız alana ait ne varsa gördüğümüz, duyduğumuz, tattığımız kokladığımız duyumsadığım her şey için gerçek diye bahsettiklerimiz, gerçeği değil kişisel ve kitlesel inançlarımızın bir üründür.

Matrix filminin senaryosu bu açıdan eşsiz bir örnektir. Filmi izlemeyenler mutlaka izlemeliler. Sinema sanatının içine yerleştirilmiş, çok değerli felsefi tartışmaları içinde barındırır. Yaşadığımızı sandığımızın hayatın gerçekliğini sorgular. Bizim bildiğimiz her şey gerçekten var mı yoksa sadece bir beynin elektriklenme faaliyeti mi? Beynin nasıl ve ne şekilde elektrikleneceğine karar veren unsurun bizim neyi gerçek kabul etmemizi istiyorsa aslında biz onu yaşıyoruz. Bildiğimiz âlemin aslında çok faklı bir özelliği var. Kokladığımızı sandığımız bir gül bile aslında orada yok. Sadece biz gülün var olduğuna dair bir inanç besliyoruz. Filmden direk alıntı yapmadım. Anlatmak istediklerine yakın örneklemlerde bulundum. Filmin içerisinde bu ve buna benzer daha fazlasını bulabilirsiniz.

Aslında yüzyıllardır yapılan felsefi, dini ve bilimsel tartışmaların sanatla işlenmemiş halidir. Pek çok kişi okumaktan uzun araştırmalardan kaçınır. Bu nedenle birkaç saatlik bir film bu türlü konulara en azından bir başlangıç noktası olması açısından önemlidir. Sanatın en güzel yanlarından biri de tek bir resimle bile onlarca yılın duygusunu ya da fikrini bir alana sıkıştırarak ufkumuzu açmasıdır.

Tepe çakrası faaliyetleri içinde sanat çok önemlidir. Hem duygusal hem düşünsel süreci bir arada yaşayarak bunların üstüne artı değerleyen ekleyen sanat, tepe çakarını doğrudan etkiler. Zira sanatçının beslendiği alanda tepe çakranın kendisidir. Her tür sanat çalışması, sanatçının tepe çakrasının yansımalarından bir tanesidir. Ne kadar çok sanat üretilir ve ne kadar çok kişiye ulaşırsa o kadar çok enerji üretilir. Her türlü bilgi de aynı şekilde tepe çakrasının bir ürünüdür. Bilimsel buluşlar, felsefi fikirler, şiirler, yeni bir yemek tarifi, evde yaptığınız görsel bir değişim kısaca ürettiğiniz her bir duygu ve fikir tepe çakrasının faaliyetidir.

Edebi sanat bu açıdan çok değerlidir. Hem sanatı hem direk bilgiyi hem de okuyucunun kendi özelliğini de katarak okuduğu edebi eserden aldıkları tepe çakramın gelişmesine yol açar. Tepe çakrası sekizinci çakramız ile de direk bağlantılı olduğu için öğrenilen bir bilgi evrene yayılır. Kolektif bir şuur hali oluşur ve yayılır. Belli bir sayıda aynı şekilde üretilen bir değer sayesinde tüm everene yayılır ve kuantum şırama meydana gelir. 100 maymun deneyi ismi verilen çok önemli bir buluş vardır.  Bir ada da Bilim insanları maymunlar üzerinde bir davranış gözlemlemek için deney yaparlar. Çamura bulanmış yiyecekleri yıkayarak yemelerini öğretmeye çalışmaktadırlar. Diğer maymunların buna ne tepki vereceği ve nasıl tepki vereceği gözlemlemektedir. 99 maymun çamura bulanmış yiyecekleri yıkayarak yeme davarını benimserler. Yüzüncü maymunda bu davranışı öğrenir. 100 maymundan sonra dünyadaki diğer maymunlar onlara öğretilmediği halde çamurlu yiyecekleri yıkayarak yemeğe başlarlar.  Yüz maymun bir davranışı öğrendiğinde diğer maymunlar bunu görmediği, duymadığı ya da öğretilmediği halde bu deneye maruz kalan diğer maymunlardan kilometrelerce uzak yerlerde yaşamlarına rağmen yeni bir davranış geliştirmişlerdir.

Kolektif bilinç sayesinde küçük çapta bir kuantum şırama meydana gelmiştir. Diğer canlılar ve insanlar için bu sayının kaç olduğu bilinmemektedir. İnanç bir idrak düzeyidir. İnsanın idrakinin evrimindeki son kilometre taşıdır. Bugün biz bu çakraya tekabül eden konumdayız ve sınırlı aklımız kavramlarımızın ötesinde olan ve Sahasrara konumunda mutlağa dönüşen bu yeni idrak sahasına kolayca girebilme yeteneğine bilincimiz artık sahiptir. Bu çakra bize, merkezi sinir sistemimiz hakkında Gerçek’in kesin ve mutlak idrakini verir.

Aydınlanmanın ve çakraların hassas niteliklerinin kanalların işleyişi burada anlatılamayacak kadar geniş bir konudur. Bunlar, zihinsel düzeyde öğrenilmesi gereken değil aynı zamanda doğrudan doğruya deneyimlenmesi gereken bir öğretinin sadece bir bölümünü oluşturmaktadırlar. Huşu, ruhsal odaklama… Bu ilahilik bilincidir. Taç çakra açıldığında başın üstünde karıncalanma, titreşim veya dolaşan enerjiler hissi vardır.

Öteki Chakra enerjilerinin hepsinin kaynağı ve başlama noktasıdır. 7. Chakra açıldığında diğer altısında kalan tüm tıkanıklıklar çözülür ve enerjileri mümkün olan en yüksek frekanslarda titreşmeye başlar.

Saf farkındalık olarak bilinen bilinç seviyesine karşı gelir. Beş duyunun algılayamadığı zaman ve mekân ötesi birlik âlemiyle bağlantı noktamızdır. Bilgelimizin ve ruhsallığımızın gelişmesi ve anlayışımızın artması için gereken enerjiyi sağlar.

Bu çakrayı dünyevi bağlantılar tıkar. Dünyevi bağlantılar kişiyi bulunduğu dünyaya bağladığı şeylerdir. Örneğin anne, kardeş, sevgili. İnsandaki sınırlandırılmamış olma yeteneğini denetler. Fiziksel bedenimizin ruhsal merkezidir. Bütünsel bir kavram biçiminde bilgi almamızı sağlar. Bu bilgi insanın sınırlı duyularının ve iletişim sisteminin ötesinde bir şeydir. 7. çakra kapalı ise, ruhsallığı ile deneyimsel bir ilişki kuramaz. Kişi o “kozmik his” ten uzaktır ve insanlar ruhsal deneyimlerinden bahsederken ne anlattıklarını anlayamazlar. 7. çakra açıksa, kişi bireysel ve kişisel formda ruhsallığını tanıyor demektir, kelimelerle basitçe açıklanamaz. Kısaca var olma hali, dünyasal gerçeklikten sonsuzluğa doğru bir aşkınlık halidir, denilebilir. (Fiziksel dünyanın ötesindedir)7. çakra açıldığında diğer altı çakra da kalan tüm tıkanıklıklar çözülür ve enerjileri mümkün olan en yüksek frekanslarda titreşmeye başlar. Her çakra, kendi düzeyinde, ilahi oluşun bir aynasıdır ve kendini mümkün olan en yüksek potansiyelle ifade eder. Yogi dilinde elektromanyetik alan denilen alanı içerir. Bu bizim fiziksel bedenimizi çevreleyen auramızdır. Batı bilimi bu alanın varlığını fiziksel gerçek olarak kanıtlamıştır. İnsanın aydınlanma ve ışıma yeteneği bu çakradadır. Her tür egzersiz, beyne giden kan akışını artırır fakat Kundalini Yoga ‘da inanılmaz derecede harika olan, bu egzersizlerin özellikle endokrin sistemindeki tüm salgı bezlerini uyarmak için tasarlanmış olmasıdır. Yoga biliminde, salgı bezleri hep “sağlığın koruyucuları” olarak adlandırılırlar. Verdiğimiz mücadeleler, gelişme fırsatlarımızdır. Aldığımız her soluğun değerini bilmek için bir gün kesinlikle son nefesimizi alacağımı gerçeğini bilmeliyiz. Sonsuz Zekânın frekansını yakaladığımız daha yüce güce ulaşmak için teslim olmak gerekir. Bu çağrıyı ancak bu şekilde duyarız. Bedenimiz sınırlıdır, ruhumuz ise sınırsızdır. Çakra sistemini, hiçbir katın diğerlerinden daha önemli olmadığı bir binanın katları arasında hareket eden bir asansör olarak düşünebilirsiniz.

İhtiyacımız olan hayat gücünün geldiğine inanılan bağlantı noktasıdır. Aura bedenlerini evrene ve ilahi olana bağlayan gümüş kordon taç çakradan çıkar. Benliğin ve bedenin çok ötesindedir. Ruhsallığı, her şeyle birlik olma duygusunu simgeler. Aynı zamanda yuva ve evi de simgeler. Hindu geleneğindeki çizimlerde ‘’sahasrara’’ yani binyapraklı, yapraklarını sonsuza doğru, kendi içinde sürekli açan bir lotus olarak resmedilir. Sanskritçe kelime karşılığı da bin katlı demektir. İnanılan odur ki aydınlanmaya, kendi farkındalığına ya da bütünlüğe giden yolda, aşağıdan yukarıya kadar bize tek tek yardım eden çakralar birliğe tepe çakrada varırlar. Yani aslında tepe çakra bir nevi ruhsal merkezdir. Aydınlanma, kozmik bilince ulaşmaya ve erdemin akışına olanak sağlar. Fizik bedende etkilediği yerler beyin, kafatası, beyin zarı, cilt ve epifiz bezidir. Çakranın uyumlu olduğu durumlarda; Kişi bireysel egosunu bırakır ve evrensel egoyu kabullenerek her şeyle birlik olma duygusunu deneyimler. Bolluk ve sonsuz mutluluğun saf bilincinde yaşar. Kendini ruhsallığa açarak bilinçaltına tam hâkimiyet kurar. Hayattaki mucizeleri deneyimler. Çakranın uyumsuz olduğu durumlarda kişi paranoyaya yakın ölüm korkusu, ruhsallığı inkâr etmeye ve kaçmaya eğilim gösterir, akıl ve mantıkla evrendeki her şeyi açıklamaya çalışarak psikolojiye sırtını dönebilir, aşırı egosantrik bir kişiliğe sahip olabilir, sorular içinde boğuşur ve hiç birine cevap bulamaz, manik depresif bir ruh halinde olabilir, cinselliğini ifade etmede sapkın davranışlar sergileyebilir, Yetersizse; birileri tarafından engellenme korkusu yaşar, sevinç, memnuniyet eksikliği, yıkıcı hisler, panik ve tükenmişlik duygusu, ait olamama hissi, depresyon ve migren görülür. Fiziksel olarak uyumsuz olma halinde çevre kirliliğine aşırı hassasiyet, kronik yorgunluk, Alzheimer, sara görülebilir. Bu çakranın etkilediği kişiler giderek toplumdan soyutlanır, yüksek ve ücra köşelere gitme ihtiyacı duyarlar. Dünyanın ruhsallıkta en kadim ve yükselmiş tüm uygarlıklarının Tibet, Peru gibi dağlık bölgelere yerleşmiş olması tesadüf olmasa gerek.

Kerimali Doğacı, Ruhun 7 Kapısı Kitabından Alıntıdır.

 

Bir yorum Yaz