Yayınlanan: New Age

Anahata – Kalp Çakra

Anahata – Kalp Çakra

Adı: Sevgi çakrası, dördüncü çakra, göğüs çakrası.

Sanskritçe: Anahata Çakra (an: hayır; ahat: vuruş). Burada mana bir birlerine değmeyen vurmayan iki varlığı anlatmaktadır yani farlılığı, dişil ve eril gibi.

Bulunduğu yer: Göğsün ortasında kalbin hizasındadır.

Rengi: Yeşil,

Elementi: Hava

Mantrası: Yam

Etkilediği organlar: Kalp, sırtın yukarısı, göğüs ve göğüs boşluğu, ciğerlerin alt bölgesi, kan ve dolaşım sistemi, deri el ve ayak parmakları

Etkilediği salgı bezleri: Timüs bezi

Duygusu: Sevgi

Yeteneği: Sevecenlik, şefkat, sevgi, muhabbet.

Burcu: Boğa

Gezegeni: Venüs

Sayısı:12

Dönüş yönü: Erkelerde saat tersi, kadınlarda saat yönünde hareket eder.

Afirmasyonu: Seviyorum

Dengesizleştiği zaman oluşan duygular: Endişe, korku, şüphe, sorumsuzluk, güvensizlik, inançsızlık, şefkatsizlik, alınganlık, kendini düşünmeme, kurban rolü oynama

Dengesizleştiği zaman yol açtığı psikolojik sorunlar: Yalnızlık korkusu başta olmak üzere birçok fobi merhametsizlik, vicdansızlık, panik atak, kronik hastalıkların hepsini yol açmasa bile onları besler.

Dengesizleştiği zaman yol açtığı fiziksel sorunlar: Kalp krizi, akciğer yetmezliği, tansiyon astım veya kalple ilgili çeşitli rahatsızlıklar meydana gelebilir.

Olması gereken hızı: 30 saniyede 12 dönüş

Olması gerekenden fazla hızı: 30 saniyede 12 dönüşten fazla

Olması gerekenden az hızı: 30 saniyede 12 dönüşten az

Duyu organları: Dokunma

Aroması: Gül, bergamot, melisa, turunç

Değerli taşı: Aventurin, yeşil kalsit, malakit, pembe kuvars, zebercet, podonit, yakut, yeşim, zümrüt.

Notası: Fa

Dengeleme müziği: Klasik müzik

Yiyecekleri: Vegan beslenme sistemi (tüm hayvan eti ve hayvansal ürünlerin yenmemesi)

Faydalı olan aktiviteler: Gülmek, kahkaha atmak, sarılmak, öpüşmek, göğüs bölgesine hafif hafif burmak, sevilen faaliyetlerle uğraşmak, insan dışında diğer canlıları da sevmek ve onlarla yaşama ya da uzun süre vakit geçirmek. Yeşili bol olan yerlerde uzun süre durmak, ayakların yeşile değmesi, uzun ve derin nefes egzersizleri. Dili yukarı damağa değdirme sureti ile zikir yapmak, meditasyon yapmak ve nefes sistemleri uygulamak. Sevişmek, sevdiğiniz inanlarla güzel vakit geçirmek.

Zararlı olan aktiviteler: Korkuların üzerine gitmemek, dokunmaktan kaçınmak, doğa ile uğraşmamak, çok fazla kimyasal maddeye maruz kalmak, çok fazla ilaç kullanmak, sürekli plan yapıp ertelemek,

İhtiyaçları: Sevgi ve şefkat duygusu üretmek ve bu duyguları almak.

Özellikleri:

Öz’ün bulunduğu yerdir. Yaşam bu çakrada başlar ve bu çakrada son bulur. Üzüntüler ve korkular bu çakranın dengesizleşmesine neden olur. Yaşamın içine dâhil olmanıza engel olan her durum sorunların oluşmasına yol açar. Şu anın varlığından uzak, geçmişe takılı kalmak ve gelecek için sürekli endişe duymak, bu çakranın enerjisini yanlış kullanarak kişiyi yaşamdan uzaklaştırır.

Gerçek şifanın kaynağı olduğu için hem ruhani hem fiziksel hem de enerjisel olarak bize sağlıklı bir yaşamı sunar. Gerçek yaratım süreci bu alanda kendini gösterir.

Sağlık deyince sadece bir hastalığın olmaması ya da bir hastalığın iyileşmesi durumu olarak düşünmeyiniz. Mutlu, huzurlu, dengeli, refah içinde olma durumlarının hepsi sağlıklı bir yaşam içerisinde olduğumuz anlamına gelir. Gerçek yaratım ise bizim için iyi olan ne varsa bunu oluşturabilme halidir.

Kalp çakrası dengesiz olduğu sürece bu yaratımdan uzaklaşırız ya da istemediğimiz halde bizim için iyi olmayan bir yaşamı oluştururuz. Neden hiçbir şey istediğim gibi olmuyor, neden hep kötü şeyler başıma geliyor sorularının cevabı bu çakranın verdiği enerjide gizlidir.

Geçmiş yaşamların, diğer insanların ya da diğer var edilmiş her şeyin duygusu kalp çakrasına doğru akar. Sadece kendi içimizdekilerden değil geriye kalan her şeyden sorumlu olduğumuz anlamına gelir. Herhangi bir zamanda herhangi bir yerde, herhangi bir kişi tarafından oluşturulmuş negatif bir duygu, bu yaşamda şu anda size doğru akmaya devam eder.

Çakranız dengede değilse ve auranızda zedelenmeler, incelmeler ya da yarılmalar varsa bu negatif unsurlardan hemen ve kolaylıkla etkilenirsiniz. Yaşamınızdaki olumsuzluklarında nedeni boş yere arayıp durur, işe yaramayan çözümler içerisinde kalırsınız. Her geçen inancınız daha da azalarak daha fazla çakarınızın dengesizleşmesine yol açarsınız.

Söylediğiniz yalanlar, başkalarının söylediği yalanlar ve gerçek olduğu halde başkalarının size inanmaması kalp çakrasını kolaylıkla olması gerekenden daha yavaş ya da daha hızlı hareket etmesine sebep olur.

Yalanlar kalp çakrasını hızlandırırken, size inanılması durumu da yavaşlamasına neden olur. Kalp çakrası olması gerekenden daha hızlı hareket etmeye başladığında, korku, heyecan, endişe duyguları oluşur. Yaşlanma süreci hızlanır ve fiziksel, ruhsal hastalıklarınız oluşmaya başlar. Bu hızlı artış manyetik alanınızı da etkilediği için yaşamınız ve çevreniz değişir. Sürekli yeni insanlar hayatınıza girer ve girdiği hızda çıkar.

Size inanılmaması nedeniyle olması gerekenden daha yavaş hareket eden kalp çakranız, hüzün, mutsuzluk, soğukluk enerjisi üretir. İçinize kapanırsınız, depresyon belirtileri gösterir ve yaşamdan, andan uzaklaşmaya başlarsınız, yetersiz enerji bağımlılıkların oluşmasına yol açar, özellikle insan bağımlısı haline gelirsiniz. Size uygun olmadığı size zarar verdiği halde o insanlardan kopamaz duruma gelirsiniz. Anlamsız yeni korkularınız oluşmuştur, yaşam süreniz uzar fakat kalitesiz olarak yaşarsınız.

Bu nedenle sürekli doğruyu söylemeye çalışmalı ve gerçekleri ifade ettiğinizde ona inanabilecek kişileri etrafınızda tutmalı ya da inanabilecek kişilere anlatmalısınız. İnanç enerjisi çok yüksek bir enerji olduğu için her inançsızlık enerjisi katlanarak her anınızı ve yaşamlarınızı olumsuz yönde etkilemeye başlar. Kaybetme korkusu artar ve gerçekten istemediğiniz kayıplar yaşamaya başlarsınız.            Kalp çakrası benlik duygumuz ile ilişkili olduğu için, pek çok kişi ego ile ilişkisinden bahseder. Egoya dair yanlış bilgi ve inançlarda, sevgi çakramızın yanlış yorumlanmasına neden olur. Ego bastırılması, kontrol altına alınması, düzeltilmesi gereken bir özelliğimiz değildir.

Ego her daim bizi yaşamın içerisinde tutmaya çalışır. Egodan kurtulmak diye bir şey yoktur. Bu çaba bize zarar verir kurban rolü üstlenmemize neden olur. Ego herkeste tam olması gerektiği kadardır ve tam olması gerektiği gibi çalışır. Kendini beğenmişlik ve bencillik ile karıştırılmamalıdır, her biri farklı bir dururumdur. Kendine güven duymak, kendini beğenmişlik olarak da algılanmamalıdır. Mütevazı olmamak yüksek ego anlamına gelmez.

İlk önce kendime karşı, şefkatli, affedici olmamızı sağlar. Bunu kendimize karşı duyduğumuz koşulsuz sevgi ile mümkün hale getirir. Kendimize olan sevgimiz azaldıkça, varlığımıza karşı daha acımasız ve suçlayıcı olmaya başlarız. Kendi varlığımızı önemsizleştirir, değersiz hale getirir ve yaşama hakkımız olmadığına dair hatalı bir yaklaşıma doğru gideriz bilinçli aklımız ile bunların çoğunu yapmayız, içsel olarak kendi yaşamamıza kendimiz tehdit hale gelerek kronik sorunlarımızın oluşmasına zemin hazırlarız. İntihar gibi anında olan bir yaşama hakkımızı elimizden alma şeklinde değil yavaş yavaş kendimizi ölüme doğru götürürüz. Yaşayan her şey bir gün tabii ki ölerek yeni bir yaşama başlayacaktır. Mesele öleceğimiz değil yaşama zamanımız içerisinde nasıl bir hayat sürdüğümüzdür. Hastalıklarla uğraşacağımız ve yaşamdan keyif alamayacağımız bir hayat sürmeyi tabii ki hiç kimse istemez. Bununla birlikte yaşamı daha kaliteli hale getirmek içinde çözümleri dışarıda arama eğilimine maalesef gideriz. Eğer kronik bir sorununuz varsa buna neden olan tek şey kendinizi sevmemenizdir. Bu kronik sorun ister bir hastalık olsun ister yaşamınızın olumsuz yönde akarak benzer ve kötü olmaları yaşamamız olsun hiç fark etmez. Eğer ben hastayım ya da kötü şeyler yaşıyorum diyorsanız, kendinize duyduğunuz sevgide eksilik var demektir.

Kendini sevmek, kendimi seviyorum demek değildir sadece. Ne dediğinizin önemi de yok, aslına bakarsanız ne yaptığınızın önemi var. Kendinizi seviyorsanız ilk önce kendiniz için yaşamalısınız. Hoşunuza gitmeyen menün olmadığı şeyleri yapıyorsanız kendimi seviyorum demeyin. Sürekli geçmişte yapılan hataları yanlışları ve kötü anıları düşünüyorsanız, kendinizi suçluyor ve keşkeleriniz çok fazlaysa kendimi seviyorum demeniz bir şey ifade etmeyecektir.

Çocuklarım için yaşıyorum, işim her şeyden önemli, kariyerim için her şeyi yaparım gibi ifadelerden sonra kendimi seviyorum demeniz sadece yalan söylediğiniz anlamına gelir. Yaşamda tek önemli olan sizsiniz. Daha sonra geriye kalan her şey önem arz edebilir. Şimdi şu soruyu sorun kendinize, en çok sevdiğim şey nedir?

Eşiniz mi?

Çocuğunuz mu?

Anneniz mi yoksa?

Para olabilir mi?

Belki de bir dilim çikolatalı pastadır.

Arabanızda olabilir pek çok kişi gibi.

Listenin başında ilk kendiniz yoksanız o zaman her şeyi boş verin. Hiçbir şeyi sevmenize de gerek yok çünkü bir anlamı da yok. Kendinizi sevmeyi ve kendinizi olduğu gibi kabul etmeyi hemen öğrenmeye başlayınız. Her şeyi bir kenara bırakın, hayat zaten akmaya devam ediyor hiç düşünmenize gerek yok ne olduğunu ya da ne olacağını, şimdi tam şu an başlayın kendi farkındalığınızın oluşmasına.

Keşkelerinizi hemen bir sıralayın. Keşke o adamla evlenmeseydim, keşke erkek çocuk yapmasaydım keşke istediğim bölümü okusaydım keşke kızartma yemeseydim. Her neyse bu keşkeleri bir aklınızdan geçirin ve sonra kocaman bir kahkaha atın. Ne güzel yapmışsınız, iyi ki yapmamışsınız, kötü değil yaptıklarınız sadece deneyim. Siz buraya öğrenmek için geldiniz. Öğrenme sürecinde yapılan hiçbir hata, hata değil bir kazanımdır. Zaten olan oldu, geri dönüp düzeltemeyiz, düzeltmeye de gerek yok, o zaman da olması gereken ne ise o oldu. Hadi şimdi yapacaklarınızı bir sıralayın. Arabamı alacaksınız, yemek mi yapacaksınız yoksa Everest’e mi tırmanacaksınız. Hadi onlara da bir ohhhhh çekin. Ohhhh ne güzel yaptınız. Hayal ederken onların hepsini yaptınız ve başardınız. Hayal etmekle yapmak arasında duygusal olarak hiçbir fark yok. Everest’e tırmanmayı halay ettiğinizde, tırmandıktan sonra alacağınız haz aynı. Aralarındaki terk fark o zaman o anı tam ve bütün olarak yaşamak. Yapacağınız zaman yaşarsınız mesele değil. Eğer zamanı geldiğinde yapmak istediğiniz her neyse onu yapmak gerekiyor ise yaparsınız.

Şimdi sadece siz kendinizi sevin. Varsınız, hayattasınız, sonsuz boşluk içinde siz de varsınız. Bir galaksi sistemi gördünüz mü hiç. Görmediyseniz hemen bir yerden tek bir tanede olsa resmine bakın. Sonsuz boşluğun içinde milyonlarca zerreden oluşan renkleri göreceksiniz. Eminim ki ne kadar güzel ve eşsiz olduğunu düşüneceksiniz. İşte o galaksi sizsiniz. O güzel ve eşsiz olan yapının tamamını tek bir hücrenizde taşıyorsunuz, siz varsınız. Varlığınız sevgiyi hak ediyor. Eğer neyi seviyorsunuz sorusuna verdiğiniz cevap arasında çikolatalı pasta var ve kendiniz yoksanız şimdi bir daha düşünün. Listede ilk başta olması gereken verdiğiniz cevap mı yoksa siz misiniz?

Kerimali Doğacı, Ruhun 7 kapısı kitabından alıntı.

Bir yorum Yaz